Harad'dan ayrılırken
1 sayfadaki 1 sayfası
Harad'dan ayrılırken
Uzun geceler ve gündüzler geçmişti yola koyulduğundan beri. Kuzeyden arada sırada esen dondurucu rüzgar hala tokat gibi vuruyordu Tiran'ın yüzüne. Harnen nehrini geçeli sadece birkaç saat olmuştu. Harad yolundan biraz uzakta kuzeye doğru, Güney Gondor'a ilerliyordu. Yolun üzerinden ilerlemek böyle bir zamanda çok tehlikeli olabilirdi; bu yüzden Tiran yolu uzaktan izleyebileceği ama yoldan geçen herhangi bir yaratık tarafından görülemeyeceği bir uzaklıktan ilerlemeye devam ediyordu. Ne şartlar altında olursa olsun bulunduğu topraklar onun için büyük tehlike arzediyordu. Özellikle Yakın Harad'da şahit olduklarından sonra. O ise bunlara pek aldırış etmiyordu. sadece düşünüyordu. Gördüklerini, şahit olduklarını yorumlamaya çalışıyordu.
Neredeyse bir hafta önce Yakın Harad'da bulunuyordu. Elinden geldiğince kendi yeteneğini geliştirmek ve olabildiğince ork öldürmek için gelmişti bu topraklara. Çevrede yaşayanlardan ve kolculardan orkların Harad'a daha sık gelmeye başladığını duymuştu. Harad'da küçük ork gruplarına karşı mücadele vermiş ve onlarla ölümüne savaşmıştı. Bir süre sonra bu grupların sayısının arttığını farketmişti, ama bu gruplar öylesine ortalıkta dolaşan gruplar değildi. Birşey arıyorlardı... Kendisini... Bir an kelle avcısı orkların peşine düştüğünü hissetmişti. Demek bu kadar ünlü olmuştu... Peki bu değirmenin suyu nerden geliyordu? Orklar Harad'a neden bu kadar çok dadanmışlardı. Bunun nedenini öğrenmek için Haradların yerleşim merkezlerini dolaşmaya, gözetlemeye başlamıştı gizli gizli. Orkların sayısı gittikçe artıyordu. Haradlarla işbirliği yapıyorlar, onlara haber taşıyorlardı. Ucubeler, yapışkan, kara, çirkin topluluklar. Mordorun en kuytu yerlerinden gelmiş karanlık yaratıklar... Harad değişiyordu. Her yerde savaşçıların sayısı artıyor, herkes sanki ortak bir plan doğrultusunda çalışıyordu. Evet Haradlar savaşçı bir milletti, ama bu kadar iyi organize olduklarını Tiran daha önce hiç görmemişti. Karanlığın yayıldığını hissetti bir an. Öfke, nefret ve umutsuzluk sarıyordu benliğinin her bir noktasını. Her yanını sarıyordu; gittiği her yeri, geride bıraktıklarını, üzerinde yürüdüğü toprağı...
Geri dönmesi gerektiğini o an hissetti. Kendi toprağı, vatanı, sevdikleri tehlike altında olabilirdi. Zamanı gelmişti, daha fazla bekleyemezdi. Harekete geçmeliydi, geçmek için çok geç olmadan...
İşte bu düşüncelerin etkisinde ilerliyordu Tiran. Geri dönüyordu, ait olduğu, insanlara yurt olan topraklara...
Neredeyse bir hafta önce Yakın Harad'da bulunuyordu. Elinden geldiğince kendi yeteneğini geliştirmek ve olabildiğince ork öldürmek için gelmişti bu topraklara. Çevrede yaşayanlardan ve kolculardan orkların Harad'a daha sık gelmeye başladığını duymuştu. Harad'da küçük ork gruplarına karşı mücadele vermiş ve onlarla ölümüne savaşmıştı. Bir süre sonra bu grupların sayısının arttığını farketmişti, ama bu gruplar öylesine ortalıkta dolaşan gruplar değildi. Birşey arıyorlardı... Kendisini... Bir an kelle avcısı orkların peşine düştüğünü hissetmişti. Demek bu kadar ünlü olmuştu... Peki bu değirmenin suyu nerden geliyordu? Orklar Harad'a neden bu kadar çok dadanmışlardı. Bunun nedenini öğrenmek için Haradların yerleşim merkezlerini dolaşmaya, gözetlemeye başlamıştı gizli gizli. Orkların sayısı gittikçe artıyordu. Haradlarla işbirliği yapıyorlar, onlara haber taşıyorlardı. Ucubeler, yapışkan, kara, çirkin topluluklar. Mordorun en kuytu yerlerinden gelmiş karanlık yaratıklar... Harad değişiyordu. Her yerde savaşçıların sayısı artıyor, herkes sanki ortak bir plan doğrultusunda çalışıyordu. Evet Haradlar savaşçı bir milletti, ama bu kadar iyi organize olduklarını Tiran daha önce hiç görmemişti. Karanlığın yayıldığını hissetti bir an. Öfke, nefret ve umutsuzluk sarıyordu benliğinin her bir noktasını. Her yanını sarıyordu; gittiği her yeri, geride bıraktıklarını, üzerinde yürüdüğü toprağı...
Geri dönmesi gerektiğini o an hissetti. Kendi toprağı, vatanı, sevdikleri tehlike altında olabilirdi. Zamanı gelmişti, daha fazla bekleyemezdi. Harekete geçmeliydi, geçmek için çok geç olmadan...
İşte bu düşüncelerin etkisinde ilerliyordu Tiran. Geri dönüyordu, ait olduğu, insanlara yurt olan topraklara...
Tiran- Rohan Komutanı
- Mesaj Sayısı : 88
Kayıt tarihi : 06/09/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz