Mola...

tarafından **Tiran** Paz 28 Eyl. 2008, 12:45

Uzun günler boyunca beraber ilerledikten sonra nihayet dinlenecek bir yer bulmuştu iki yoldaş. Gece örtüsünü sererken toprağın üzerine, aradıkları hanı bulmuşlardı. Sıçrayan midilli dinlenme için son derece elverişli bir yerdi. Angelimar Geliamor idi bu hanın sahibi. Fakat nitekim ortalıkta görünmüyordu pek şimdilerde.
Hanın boyasız ve tahta kapısını, sıktığı eliyle yumrukladı Tiran. Kapıyı hanın çalışanlarından biri açtı. Yüzündeki kocaman gülümsemesiyle onları içeri davet ederken, arkadan gelen diğer yardımcılar da sanki çok önemli birini karşılıyormuşcasına sıraya dizilmişlerdi önlerinde. Hanın müşterisi bu sıralar azalmışa benziyordu. Sam, Tiran'ın atı Yakamoz'un üzerindeki yükleri indirirken, Tiran da çok iyi bakmasını öğütleyerek atını çalışanlardan birine teslim etti. İçerdeki rahatsız sandalyelerde yerlerini aldı ikisi de. İçerisi kalabalık sayılırdı. Madem bu kadar kalabalık müşterisi var, o halde neden kendilerine bulunmaz hint kumaşı gibi davranmıştı hanın çalışanları. Belki de kimlikleri ortaya çıkmıştı. Sonuç olarak Yakamoz'un üstündeki eğer, yaldızlı bir Rohan süslemesine sahipti. Tiran'ın zırhları da az süslü değillerdi hani... Yolda bayağı şaşkın bakışlara maruz kalmışlardı. Özellikle Bree'ye girerken. Birileri çok rahat haber uçurmuş olabilirdi hana, gelen ziyaretçilerle ilgili...
Bir süre sonra hanın çalışanlarından birkaçı bulundukları yöne ilerlemeye başladı. Tiran hanın işçileriyle konuşup geceyi geçirecekleri yeri ayarlamaya çalışırken, Sam de ortalığa göz atmakla meşguldü. Köşelerde içkilerini içip gürültülü kahkahalarıyla hanı titreten serseri tipler vardı. Başka bir tarafta, serseri tiplilerin aksi yönünde, bir grup ihtiyar halsiz halsiz oturuyordu. Kuytu köşelere gizlenmiş gözler ise endişe veriyordu sadece Sam'in yüreğine...

-Dikkatli ol buçukluk dostum. Bu hanın kapıları tekin olmayan varlıklara da açıktır!

Sam onaylıyormuş gibi kafasını salladı. Rohan Komutanı onu koruyup kollamak için şartlanmış görünüyordu. Fakat bu adamı tanımıyordu henüz. Yüzüğü gördüğünde ne tepki vereceğini bilmiyordu. Yüzük ortaya çıkarsa belki de en büyük tehlike O olacaktı kendi yaşamı için... Yüzüğü ne olursa olsun göstermemeye karar verdi. Belki o zaman hayatını koruyabilirdi. Belki o zaman bu genç komutanın kılıcı, kendisi için güvenilir olabilirdi. O sırada kendi masalarına doğru yaklaşan hanın çalışkan işçilerini gördü. Ellerinde tepsi tepsi yemek ve bir küp dolusu içecek getiriyorlardı. Sam elini masanın üstündeki çıkınına götürüp piposunu çıkardı. Yemekten sonra tütün tüttürmek zevkli olabilirdi...

tarafından **Bardan** Paz 28 Eyl. 2008, 19:53

Günlerdir ikiliyi izliyordu Bardan. Adeta bir gölge gibi.. Aldıkları soluktan, verdikleri nefesten haberi vardı. Henüz görevleri hakkında bir malumat edinememişti ; fakat merakı gün geçtikçe daha da artıyordu. Yol boyunca dikkat çekmemeye çalışmaları ise Bardan'ın şüphlelerini kat ve kat arttırmıştı.. Bree'nin aynı ve bayağı yolları boyunca izlemişti onları.. Ve Bree'deki her yol gibi onların yoluda Sıçrayan Midilli'de bitmişti. Arkalarından hemen girmek pek akıllıca bir davranış olmayabilirdi. Dışarıda biraz zaman geçirmek... Mantıklıydı..

Yeterince beklediğine kanaat getiren Bardan kukuletasını başına geçirerek Han'a doğru yöneldi. Kılıcını hazır hale getirdiktikten sonra içeri girdi. İçerisinin kalabalık olması feci şekilde mutlu etmişti Bardan'ı. Avları- evet Bardan bu ikiliye av diyordu- Bir masada oturmuş; izlenildiklerinden haberleri yoktu..

Onlardan uzak fakat yeterince yakın bir masaya oturarak ; şarap istedi.. Kafasını masaya dayayarak Rohan'lı komutan ve hobbit'i gözlemeye başladı...

Mola...

Mola...

Geri: Mola...